- Back to Home »
- Anasayfa , Güncel , Haber »
- SOMA!
Posted by : sadecemurmur
14 Mayıs 2014 Çarşamba
Ne yazılır ki olanlarla ilgili. Ama içim içimi yiyor yazmazsam kafayı yiyeceğim. Sadece beni mi böyle etkiledi bu olay. Ben de mi sorun var.
Gün boyunca normal davranabilmek için dudağımın içini ısırdım yara oldu. Haberleri okurken gözümden akan yaşa engel olamıyorum. Serde erkeklik var ya saklama çabası... Allah'dan gözlük camları büyükte dışa belli etmiyor. Sanki hüngür hüngür ağlasam etrafımdaki insanlar deli dese bir şey değişecek hayatımda. Yorgun, dalgın bir gün... İçe attıkça sarstı beni.
Öğlen iki durak kaçırdım ineceğim yeri. İndiğimde burası neresi dedim çok iyi tanımakla övündüğüm şehrin orta yerinde. Toparlamam uzun sürmedi iyi ki. Tüm gün boyunca kendimi dışarıdan izledim. Çok uzaktım kendime çünkü düşündüğümü hissettiğimi söyleyemiyor yaşayamıyordum. Etrafımda da birilerinin hissettiklerimin birazını bile görsem belki huzur bulacağım...
Sabah sosyal medyada dedim yasım bitene kadar beddua küfür yok diye. Ama bu adamlar yastan, kederden de anlamıyor. Sen bu ülkenin başbakanısın sevilirsin, sevilmezsin. Ama çıkıp cinayeti savunursa, 100 sene önce burada, 50 sene önce şurada şu kadar insan öldü, daha dünya rekorunu Çin'den almadık derse sonrasında dinden, ahlaktan, onurdan, şereften, haysiyetten bahsederse 3-5 kelimeyi de hak eder bence. Ama blogumda onun seviyesine düşmeyeceğim. Bakanların aymaz ifadelerine ise hiç yer vermeyeceğim...
Vakit çok geç değil. Bir hayat bir hayattır. Bazen bir hayat o evin direğiyse birden fazla hayat da eder. Cinayete kurban giden işçi kardeşlerimizin de kemiklerini rahat ettirmek istiyorlarsa yas süresi bitmeden gerekli kanunlar hazırlanır ve meclisten çıkar. Belki gideni geri döndürmez ama gidişlere bir ket vurur.
Daha yazacak çok şey var. Kararan umutlar, kocasız kalan eşler, babasız kalan çocuklar, evlatsız kalan anneler... Tek ortak nokta kalplerdeki acı. Şu an benim kalbimi titreten acı. Ama en acısı da ne biliyor musunuz? Şimdi feryat figan hükümet ıslıklanır, gazeteler, radyolar bangır bangır bağırır, gösteriler olur yürüyüşler olur, olaylar her toplumsal olaydaki gibi kahramanlarını yaratır... Ya sonra 3 gün, 5 gün sonra? Susar herkes. Ölümden bile daha sessiz olur bu konuda. Herkes unutur, hatalar gömülür. İşte esas çaresizlik bu, insanı içten içe kemiren soğukluk bu. Umarım yüzlerce insan boşu boşuna öldü demeyiz. Onların hayatları bir şeyleri değiştirmiş olur...
Gün boyunca normal davranabilmek için dudağımın içini ısırdım yara oldu. Haberleri okurken gözümden akan yaşa engel olamıyorum. Serde erkeklik var ya saklama çabası... Allah'dan gözlük camları büyükte dışa belli etmiyor. Sanki hüngür hüngür ağlasam etrafımdaki insanlar deli dese bir şey değişecek hayatımda. Yorgun, dalgın bir gün... İçe attıkça sarstı beni.
Öğlen iki durak kaçırdım ineceğim yeri. İndiğimde burası neresi dedim çok iyi tanımakla övündüğüm şehrin orta yerinde. Toparlamam uzun sürmedi iyi ki. Tüm gün boyunca kendimi dışarıdan izledim. Çok uzaktım kendime çünkü düşündüğümü hissettiğimi söyleyemiyor yaşayamıyordum. Etrafımda da birilerinin hissettiklerimin birazını bile görsem belki huzur bulacağım...
Sabah sosyal medyada dedim yasım bitene kadar beddua küfür yok diye. Ama bu adamlar yastan, kederden de anlamıyor. Sen bu ülkenin başbakanısın sevilirsin, sevilmezsin. Ama çıkıp cinayeti savunursa, 100 sene önce burada, 50 sene önce şurada şu kadar insan öldü, daha dünya rekorunu Çin'den almadık derse sonrasında dinden, ahlaktan, onurdan, şereften, haysiyetten bahsederse 3-5 kelimeyi de hak eder bence. Ama blogumda onun seviyesine düşmeyeceğim. Bakanların aymaz ifadelerine ise hiç yer vermeyeceğim...
Vakit çok geç değil. Bir hayat bir hayattır. Bazen bir hayat o evin direğiyse birden fazla hayat da eder. Cinayete kurban giden işçi kardeşlerimizin de kemiklerini rahat ettirmek istiyorlarsa yas süresi bitmeden gerekli kanunlar hazırlanır ve meclisten çıkar. Belki gideni geri döndürmez ama gidişlere bir ket vurur.
Daha yazacak çok şey var. Kararan umutlar, kocasız kalan eşler, babasız kalan çocuklar, evlatsız kalan anneler... Tek ortak nokta kalplerdeki acı. Şu an benim kalbimi titreten acı. Ama en acısı da ne biliyor musunuz? Şimdi feryat figan hükümet ıslıklanır, gazeteler, radyolar bangır bangır bağırır, gösteriler olur yürüyüşler olur, olaylar her toplumsal olaydaki gibi kahramanlarını yaratır... Ya sonra 3 gün, 5 gün sonra? Susar herkes. Ölümden bile daha sessiz olur bu konuda. Herkes unutur, hatalar gömülür. İşte esas çaresizlik bu, insanı içten içe kemiren soğukluk bu. Umarım yüzlerce insan boşu boşuna öldü demeyiz. Onların hayatları bir şeyleri değiştirmiş olur...