- Back to Home »
- Film ve Dizi , Güncel »
- Televizyonumuz Bozuldu...
Posted by : sadecemurmur
6 Mart 2014 Perşembe
Geçmiş hakkında ufak serzenişlerin geçtiği bir sohbetin ardından bu yazıyı yazmaya karar verdim. Yaşlanmaya başlamanın ilk özelliğiymiş "Nerede o eski günler." demek. Galiba çocukluğu geride bıraktığım zamanlara geldim. Bu yüzleşme fazlasıyla ağır bir konu olduğu için çok kurcalayacağımı sanmam. Konuşmanın çıkış sebebi aslında garipti. Türkiyede erkek olmanın ve kadın olmanın zorlularından buraya nasıl geldik anlamak zordu gerçekten. Bir yerden sonra hayal gücümüzü kaybetmenin ve insan üst kimliğini unutup insanları alt kimlikleriyle değerlendirmenin cinsiyetler arası saygı ve güven sorununa yol açtığına karar verdik. Üst kimlik alt kimlik çok karıştırmamak lazım. Malum ortalık toz duman. Biz de beynimizin bu yönlendirmesinden kaynaklanan bir sebepten yada konunun cazibesinden olacak ki hayal gücü kısmını biraz karıştırdık.
Geçmişe duyulan özlem konu oldu sohbete. İlk en çok özlediğim şey aklıma geldi doğal olarak. Gece kuzenlerimle sokakta oyun oynamak için iple çektiğim bayramlar. Yanlış anlamayın çocuklar o zamanlar henüz dört duvar arasına mahkum edilmemişti. Sadece yarı açık ceza evindeydik. Hava kararana kadar özgürdük. Bayramdan bayrama evlerde yer kalmayınca çocuklar özgürlüğüne kavuşurdu. O özgülüğün tadı kesinlikle tarif edilemez.
Hayal gücü denince daha doğrusu hayal gücünün kısıtlanması denince televizyon patlak verdi bir anda. Türkler dizi yapamaz olsa olsa yapılan diziyi uyarlar şeklindeki görüş nasıl empoze edilmişse bende öyle düşündüm anlık olarak sonra sevdiğim diziler bir bir gözümün önüne geldi. 7 numara başka hangi ülkede yayınlanmış olabilirdi ki ? Bir ekmek teknesinin sıcaklığını başka hangi ülkenin insanın yaşamış olabilirdi. İsmail Abi'nin çayına süt katsak dizi İngilizlere mâl edilebilir miydi? Sonra bir ortak noktada gördüm kendimi. Bu diziler hayatın içindendi bizdendi. Değerlerimize aykırı değildi. Kadına değer verilirdi. Yada erkeklere güvensizlik yoktu bu dizilerde. Hem hayal gücünde bağlayıcı da değillerdi insanların dikkatini tek bir şeyde toplamıyorlardı. Özgürlüğü izleyiciye tamamen veren ise Leyla ile Mecnun oldu. Çok geniş bir hayal gücü aralığı bırakılmıştı.
Televizyonları bozduk. Hemde el birliği ile bozduk. Keşke dilde sadece belgesel izleyen kesim icraata yok olmasaydı. Belgeseller sadece bireysel özgürlükleri göstermemek için kullanılan siyasal bir maşa olmasaydı. Keşke izlensin diye hiçbir oyuncu öpüşmek zorunda kalmasaydı. Ya da ne bileyim türlü türlü entrikaların geçtiği diziler izlenmeseydi. Televizyon o zaman bu kadar köreltir miydi bizi?
Neyse ki çizgi filmlerim var televizyonu açtığımda izleyebildiğim. Her ne kadar yeni nesil çizgi filmler şiddeti övse ve şiddete yöneltse de hala güzel çizgi filmler var. Onlarda olmasa at televizyonu çöpe gitsin. Sayısal yayının bir an önce gelmesi ve sağlıklı reyting analizlerinin televizyonumuzu bir nebze olsun tamir etmesi dileğiyle...
Güzel sohbetinden ötürü ezohips'e teşekkür ederim :)