Archive for Haziran 2015

Aptal kutusu mu ki?

  Bu gün bir değişiklik yapıp önce yazıyı el yazımla yazdım. Korkum şu ki bloga yazarken okuyup paylaşmaktan vazgeçebilirim. Yazılarımı okumak nedense kaydettiğim sesimi dinlemek gibi geliyor. Her ne olursa olsun mum ışığında yazmak, hele ki dolma kalemle yazmak çok daha keyifli direk buraya yazmaya göre.
   Bir yanda mumun yanarken çıkardığı çıtırtı, öte yanda dolma kalemin kendine has sesi, insanı yazmaya teşvik eden bir ninni adeta.

   Bu gün kafayı boşaltmak için boş boş televizyona baktım. Genelde çizgi film, haber, belgesel kanallarını izlerim. Sadece belgesel izlerim diyenlerden değilim benim de dönem dönem dizilerim olur. Üsküdar'a giderken, Leyla ile Mecnun, kardeş payı , beş kardeş... Ama genelde dizi izlemediğim ve izletmediğim bir gerçek. Annemle anlaşamadığımız yegane konulardan birisi. Evlilik konusundaki büyük endişelerimden de bir tanesi ayrıca. Televizyonla arası bu kadar kötü birisi olarak reklamları da pek izleyemem. Arada denk gelirim ve uzun süredir reklamlar konusundaki ön yargımı dün izlediğim bir reklam filmi ateşledi. Bir yakıt firmasının reklamında "Mertler Bursa'ya kadar gitmiş..." şeklinde başlayan söz. Bu söz çok acı bence. Kıskançlığın ne kadar sıradanlaştığını ve ne kadar alevlendiğini gösteriyor. Bir bisküvi reklamında ise basit bir bisküvi için kimselere vermem, paylaşmam mesajı veriliyor. Başka birisinde bir bisküvi için dünyaları satıyorlar... Reklamlar yanıltıcıdır kabul(!), hadi milli değerleri de yok saydınız ona da kabul(!), peki bizleri hayvanlardan ayıran insani değerler? Ahlak? Onur? Kardeşlik?

   Değil ki reklamları tüm yayınları denetleyen bir kuruluşumuz var aslında 'RÜTÜK'. Koca bir öpüşme engelleme kurulu... Ben mi yanlış düşünüyorum fakat insana yasak koymak yerine doğruyu göstermek daha önemli değil mi ? Misal her dizi karakteri her bölümde bir kitap okusa, her evde bir kitaplık olsa? İnsanları okumaya yönlendirsek, okuyan insanlara yanlışı yasaklarla öğretmeye gerek kalır mı?

   Tüm eski film ve dizilerde tütün ürünleri buzlanıyor. İşin garip tarafı yenilerde de... Filmler sadece televizyon için yapılmıyor ya diziler? Bunu geçtim madem insan hayatına bu kadar değer veriyorsunuz(!) neden dizi film ve reklamlarda emniyet kemeri özendirilmiyor?

   Biz bir kere televizyona aptal kutusu demişiz ya hep öyle kalmalı! 25. kare tekniği varmış mesela. Komünizmin, illüminatinin silahı diye lanse ediliyor. Çok da korkanı vardır hatta. PEki bu teknik varsa ve bu kadar etkinse neden sigara bıraktırmak için uygulanmaz?

   Babam hep "Şu Holywood filmlerine hayranım. Film ne olursa olsun bir yerinde muhakkak Amerika bayrağı çıkar. Amerika devletinin gücünü insanlara kabullendirir." der. Kesinlikle katılıyorum bu konuda. Gelişmiş toplumlarda televizyon yönlendirme aracı olarak kullanılır. Güney Kore gelmesin hemen aklınıza lütfen =) Gelişmemiş toplumlarda ise uyuşturucu... Bizler bu uyuşturucudan keyif aldığımız sürece de bu düzen böyle devam eder gider...
11 Haziran 2015 Perşembe
Posted by sadecemurmur

Çeyrek Asır

 Zaman ilginç bir kavram. Kimse varlığını ispatlayamaz ama her hücresinde hisseder. Kimileri farklı bir boyut olarak kabul eder, kimileri saatle, takvimle ölçmeye çalışır... Madem ölçülebilen bir şey neden her insan üzerinde etkisi farklı ki?

  Hayatta kalmak ve yaşamak. Bence tüm sır bu iki kelimenin ayrımında saklı. Kimileri sadece hayatta kalırken kimileri hayatı yaşar. İnsanlar için düşünen hayvan dediğim zaman kızıyorlar bana. Ama yaşamıyorsan sadece hayatta kalma mücadelesi için zekanı kullanıyorsan seni özel yapan ne kalır ki geride? Hani yaşamak zengin olmak ya da amaçlar edinip onlara ulaşmakla ilgili de değildir. Yazın esen rüzgarı hissedip mutlu olmak da yaşamaktır mesela ya da kışın o rüzgar üşütürken henüz onu hissedebildiğin için gülümsemek de yaşamaktır...

  Kavramlarıma fazla daldım. Yazıya başlarken az biraz kendi çeyrek asrımdan bahsetmek istiyordum oysa ki. Bu yaşta hedeflediğim yerde değilim, herhangi bir başarım da olmayabilir hayata karşı ama huzura ulaştığımı hissediyorum. Bu demek değil ki her an şen şakrak, vur patlasın çal oynasın... Ama artık hüzünlenmenin de tadını almayı öğrendim bana göre koca çeyrek asırda.

 Geçmiş çok garip, saatlerce düşünebileceğin bir an gibi. Ana sınıfı daha dün gibi... Bir yandan keşke daha öncesini de hatırlayabilsem diyorum. Mesela doğumumu... Sonra annemin çektiği 48 saatlik acı canlanıyor gözümde ve iyi ki diyorum. Hem de tek sebepten değil. İyi ki hatırlamıyorum diyorum mesela ya da ne bileyim iyi ki annem annem... Doğumumu ve bebekliğimi düşününce anneme sevgim artıyor. Ha bir sayısalcı olarak bu artışın bir önemini görmemem lazım fakat bir balık burcu olduğum için sonsuz kavramı yok bende. Sonsuza bir de eklesem o birin değeri çok büyük bende. Siz belki anneme kızıyor olabilirsiniz fakat ben sonsuz bir sevgi ile yürekten teşekkür ediyorum beni dünyaya getirdiği için. Teşekkür bölümünü kısa geçiyorum, annelere teşekküre ömür kafi gelmez. Dünya üzerindeki karşılıksız sevginin tek sahibi, annelere, binlerce teşekkür olsun...

 Her durumda bir çıkıntılığım olmalı. İnsan doğduğu gün ölümü hatırlar mı? Kendini ölüme yakın hisseder mi? Ölü doğduğunu biliyorsa ve bir izini taşıyorsa bunun tüm bu soruların cevabı evet olur doğal olarak. "Annemin bakış açısı doğarken bile erindin. İnsan nefes almaya erinir mi? Sen erindin." Her seferinde bu sözlerini hatırlayıp içimde oluşan kasveti siliyorum. Ama her doğduğum gün ben olmasam dünya nasıl bir yer olurdu diye düşünmeden edemiyorum. O an babam geliyor aklıma. Onun bana olan emeği, sevgisi, ilgisi iyi ki nefes almayı başarmışım dedirtiyor. Çünkü biliyorum annem evladı olduğu için seviyor ve bu koşulsuz bir sevgi. Ama babam ben olduğum için seviyor. Hiç bir kimyasal yanı yok bu sevginin...

 Çok konuştum yine. Umarım çevremdeki her insan mutlu olduğu bir sene olur. Mutlak mutluluğa sahip bir çevrede yaşamak nasıl bir duygu olurdu acaba. En iyisi bunu da yatağımda düşüneyim biraz...
Posted by sadecemurmur

Can Pazarı

İnternet, bilgi çöplüğü ya da bit pazarı daha doğru bir ifade mi? Her gün onlarca yazı, onlarca video paylaşılır. Yazılar bir dedikodu değer...

Popular Post

Blogger tarafından desteklenmektedir.

İletişim

Ad

E-posta *

Mesaj *

- Copyright © sadecemurmur -Sadecemurmur- Powered by Blogger -