Archive for Temmuz 2014

Bağnazlık

  Bağnazlık nedir dediğinde insanlar hemen bir tanım arayışına giriyor. Ama bağnazlığı nasıl bir kalıba koymaya çalışabilirsin ki? Ancak ve ancak örneklerle açıklayabilirsin.

  Farkında değiliz fakat en çok bağnazlıktan şikayet edenler yapıyor bu davranışı. Fikirlerinin modern yada eski olması bir şey değiştirmez. Bağnazlıktan kurtulmanın yolu gayet açık; sabit fikirlerden arınmalıyız. O nasıl olacak canım doğru her zaman doğrudur diyebilirsiniz. Ama doğru dediğimiz kavram sadece bilgisayarlar için sabittir ki yapay zeka sonrası bunu söylemek de pek realist olmaz.

  Hiç evreni incelediniz mi? Sabit bir cisim ya da sabit bir varlık var mı? En ufak atom taneciği bile titreşir, koskoca kıtalar hareket eder. Ama sizin futbol takımınızı değiştirmeniz dönekliktir! Ne zavallı bir durum. Bu kadar da basite indirgeme bağnazlığı diyebilirsiniz ama maalesef basite indirgenmeden anlaşılmıyor. Niye daha iyi oynayan takımı destekleyemiyoruz ki. Evlenmelerin bile % 50si boşanma ile sonuçlanırken kimse sadakatten bahsetmesin lütfen. Bu düpedüz bağnazlıktır.

  Kimimiz dini yönden bağnaz, kimimiz ideolojik olarak. Hepimiz bağnaz olmasak koca bir nesil bulaşık deterjanına mintax, kağıt mendile selpak der miydik? Partilere girmek istemiyorum ama bağnazlığın çok açık yapıldığı yerlerden biridir siyaset. CHPyi sorgulama yobaz olursun, MHPyi sorgulama terörist olursun... AK Partiye hiç değinemeyeceğim, biat kültürünü kanıksamış insanlardan bağnazlık dışı bir hareket beklemek hayal.

  Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir diye klişe bir Herakleitos sözü vardır. Bağnazlığı en iyi izah eden sözdür bence. Bu paradoksu özümsemeden kurtulamayız bağnazlık illetinden. Umarım bir gün tüm takıntılarımızdan arınır, sabit fikirlerin olmadığı bir dünyada mutluca yaşarız...



12 Temmuz 2014 Cumartesi
Posted by sadecemurmur
Tag :

George Orwell - Bin Dokuz Yüz Seksen Dört

  Bu kitabı alırken diğer kapağı bulamamış olmam çok acı. Asıl onu sevmiştim. Can yayınlarının kapak tasarımı yaratıcı fakat çekici değil, karmaşık.

  Öncelikle önsüzü eleştirerek başlamak istiyorum. Kesinlikle yüksek ego ile yazılmış bir ön sözdü ve çeviren (Celâl Üster) kişiye tek kelime ile gıcık oldum. Kabul ediyorum iyi iş çıkarmış ve övünmekte haklı fakat bu benim okuma keyfimi kaçırabileceği anlamına gelmiyor. Kitabı bu basımı ile okuyacaklara tavsiyem aslen son söz olan ön sözü kitap bitince okumaları. Zira kendini övme çabası içerisindeki çevirmenimiz kocaman bir spoileri bizlere armağan etmiş. Okumaktan vazgeçmemek için kendimle savaştığım bir gerçek.

  Çeviriyi bir kenara bırakıp yazıma gelmek biraz sakinleştirecek sanki beni. George amca gerçekten dünya siyasetini çok iyi bir şekilde özümsemiş ve bunu kitabına nakşetmiş. Bir çoğumuzun bildiği fakat kelimelere dökemediği siyasi projeler gayet net bir dille anlatılmış. 1949 yılında bugünleri görmüş neredeyse. Sevgili ülkemi yönetenlerin de bu kitabı okuyup özümsediği hissine kapıldığımı söylemeden de geçemeyeceğim.

  Dil olarak çok daha ağır bir dil bekliyordum ama bu konuda haksız düştüm açıkçası. İlk bölümde sinir olduğum çevirmenin bu konuda emeği büyük sanırım. Akıcı bir dile sahip kitap. Bazı anlatımlarda bozulmalar mevcut olsa da bu kendi diliyle okumamanın verdiği bir handikap diye düşünüyorum.

  Kitabı bitirdiğim gece kabuslar içerisinde geçti. Uyandığımda hala gerçek hayatta mıyım, kitapta mı yoksa rüyada mı bir türlü ayırt edemedim. Bu size ne kadar etkilendiğim konusunda daha net bir fikir verir herhalde. Okumak isteyenlerin tercihinden dolayı tebrik ediyorum ve keyifli okumalar diliyorum. Sıradaki siparişimde hayvan çiftliğinin olacağını da belirterek ne kadar beğendiğimi son cümlemde bir kez daha göstermek istiyorum.
Posted by sadecemurmur
Tag :

Tezer Özlü - Çocukluğun Soğuk Geceleri

  İlk kez okuyorum Tezer Özlü. Yazarımız ile ilgili sadece ilginç diyebilirim. Akıcı olmamasına rağmen çekici bir kitap.

  Okuduğum kitaplar için yeni bir tabir kullanacağım. Belki daha önce bir başkası kullandı bilemem... Benim kullandığım anlamda kullanıldığını hiç sanmam ama. Bazı kitaplar okuduğumda bana karanlık kelimesini çağrıştırıyor hani rahatsız eden kötü karanlık değil de yorgunken sığındığımız karanlık. Acılarımızı paylaştığımız karanlık. İşte bu kitap da karanlıktı. Acı ve huzuru bir arada barındırıyordu. İliklerinize kadar yaşanan acıları hissedebiliyorsunuz.

  Kitap konu olarak etkileyiciydi ama dili biraz sıkıcı geldi. Bir yabancılık, bir ağırlık vardı. Betimleme sevenler için tam bir cennet. Ne yazık ki ben çok haz etmem. Konunun çekiciliği dilin yoruculuğunu ört bas ediyor neyse ki.

  Bir daha aynı yazarı okur muyum diye sorarım kitap bitince. Bu bana yazarın benim açımdan geçerliliğini gösterir. Popüler olmasını pek umursamam. Tezer Özlü yeniden okuyacağım yazarlar arasında. Fakat 100 sayfadan kalın kitaplarına cesaret edemem büyük olasılıkla. Son bir uyarı; ruhsal boşlukta bulunanların bir adım uzakta durması gereken bir kitap. Sevgi ile kalın.
3 Temmuz 2014 Perşembe
Posted by sadecemurmur
Tag :

Ramazan


Nerede kaldı eski ramazanlar? Bir durak geride. Şaka bir tarafa değişim ortada fakat gözler uzağa baktığından kimse nedeni göremiyor.

  Ramazanlar aynı. Oruç tutan var, tutmayan var. Sahur var, iftar var. Eski dizileri, programları, filmleri yayınlama adeti var. Her ramazanda sorulan saçma din soruları (sürekli geliştiğini söylemeden geçemeyeceğim) var. Peki ne eksik? Saygı.  Aslında hayatın her aşamasında bu eksikliği derinden hissediyoruz. Sadece insanların daha sık görüştüğü zamanlarda eksikliği daha çok hissediliyor.

  Sorunlar her zaman çift taraflıdır. Sorun olmalarının en büyük sebebi ise tek taraflı görülmesi bence. Ramazanda saygı sorunu da çift taraflı. Oruç tutanın tutmayana tutmayanın tutana saygısı kalmamış. Bazı insanlar bunu dinsel bir gereklilik olduğunu düşünüyor ki bu büyük bir hata. Saygı dinler üstü bir kavram bana kalırsa. Misal oruç tutana aynı dinde olduğumuz için değil de insan olduğu için saygı göstermemiz gerektiğine inansak eski ramazanları geri getirebiliriz belki. Aynı şekilde her insanın oruç tutması gerekmediğini ya da her insanın kendisi için oruç tuttuğunu hatırlarsak yine eski ramazanlara yaklaşırız.

  Yazıyı çok uzatıp sıkmak istemiyorum. İşin özeti şudur ki saygı eksik oldukça hayatımızda, tuzsuz çorba gibi olacak hayatımız. Belki alışırız tuzsuz çorbaya ama hep bir eksiklik hissederiz... Saygı dolu bir ramazan dilerim.
2 Temmuz 2014 Çarşamba
Posted by sadecemurmur
Tag :

Can Pazarı

İnternet, bilgi çöplüğü ya da bit pazarı daha doğru bir ifade mi? Her gün onlarca yazı, onlarca video paylaşılır. Yazılar bir dedikodu değer...

Popular Post

Blogger tarafından desteklenmektedir.

İletişim

Ad

E-posta *

Mesaj *

- Copyright © sadecemurmur -Sadecemurmur- Powered by Blogger -