- Back to Home »
- Anasayfa , Deneme »
- Geçmiş, Geçmiş mi?
Posted by : sadecemurmur
6 Aralık 2015 Pazar
"Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir." demiş filozof Herakleitos. Peki böyle mi olmalıdır? Değişmesek aynı kalsak yada en azından değişirken eskileri ötekileştirmesek ne olur? Yaşanan her şey bitmeli ve hatıra olarak mı kalmalıdır? Bunu bir insan olarak da düşünebilirsiniz, bir nesne de. Bir alışkanlık olarak da düşünebilirsiniz, mecburiyet de... Ben mektuplardan bahsetmek istiyorum bugün biraz.
Bir başkasının hayatını merak ediyorsanız roman okuyun sözü bu ara pek çok paylaşılır oldu. Magazine karşı güzel bir slogan. Birbirimizin hayatını merak ediyorsak ne yapmalıyız illa kuzenimize kitap mı bastırtalım? Ya da sevmek istediğimiz insana ön koşul olarak kitap yazmış olmak mı koyalım?
Günümüz ilişkilerinin kısalmasından şikayet ediliyor. Sayfalarca yazılan mektuplarda anlatılamayan duyguları 160 karaktere sığdırmaya çalışınca sonucun ne olmasını bekliyorduk ki? "Hiç kimseyi yalan söylediğini anlayacak kadar tanımak istemiyorum." dese de Tezer teyzemiz, biz etrafımızdaki insanları tanıyamamaktan şikayet ederiz hep. Sizin için bir paragraf yazmasını isteyin karşınızdan bakın bakalım sonucuna. Yüzlerce mesajdan daha etkili olmazsa kabul değil.
Teknoloji olmalı, hayatı kolaylaştırmalı. Fakat duyguyu silmeden hayatımızdaki yerini almalı teknoloji. Mektubu ne zaman savunsam ama mail daha pratik cevabı ile karşılaşıyorum. Mektup geldiğinde yaşadığım sevinci mailde bulamıyorsam o pratiklik neye yarar? Mürekkep kokusu, kalem cızırtısı... Acil durumlarda teknolojiyi kullanmalı ama eski yöntemleri de yabana atmamalı. Hadi o zaman ateş yak dumanla haberleş diyebilirsiniz, ama konumuz haberleşme değil. Anlaşma. Daha iyi anlaşacağına inanıyorsan tüm şehri yak... İnsanların birbirini anlayamadığı çağ sona erecekse bir kibrit de ben çakarım endişeniz olmasın.
"Ne varsa geçmişte var." Bu felsefeyi gütmem. Çağın imkanlarını sonuna kadar kullanırım. Ama faydalı, yapması zevkli şeyleri de sırf eskidi, modası geçti diye bir köşeye atmam. Size de tavsiyem bu. Mesaj da yazın, mail de atın ama bir mektubu, bir posta kartını sevdiklerinize, tanımak istediklerinize çok görmeyin.
Bir başkasının hayatını merak ediyorsanız roman okuyun sözü bu ara pek çok paylaşılır oldu. Magazine karşı güzel bir slogan. Birbirimizin hayatını merak ediyorsak ne yapmalıyız illa kuzenimize kitap mı bastırtalım? Ya da sevmek istediğimiz insana ön koşul olarak kitap yazmış olmak mı koyalım?
Günümüz ilişkilerinin kısalmasından şikayet ediliyor. Sayfalarca yazılan mektuplarda anlatılamayan duyguları 160 karaktere sığdırmaya çalışınca sonucun ne olmasını bekliyorduk ki? "Hiç kimseyi yalan söylediğini anlayacak kadar tanımak istemiyorum." dese de Tezer teyzemiz, biz etrafımızdaki insanları tanıyamamaktan şikayet ederiz hep. Sizin için bir paragraf yazmasını isteyin karşınızdan bakın bakalım sonucuna. Yüzlerce mesajdan daha etkili olmazsa kabul değil.
Teknoloji olmalı, hayatı kolaylaştırmalı. Fakat duyguyu silmeden hayatımızdaki yerini almalı teknoloji. Mektubu ne zaman savunsam ama mail daha pratik cevabı ile karşılaşıyorum. Mektup geldiğinde yaşadığım sevinci mailde bulamıyorsam o pratiklik neye yarar? Mürekkep kokusu, kalem cızırtısı... Acil durumlarda teknolojiyi kullanmalı ama eski yöntemleri de yabana atmamalı. Hadi o zaman ateş yak dumanla haberleş diyebilirsiniz, ama konumuz haberleşme değil. Anlaşma. Daha iyi anlaşacağına inanıyorsan tüm şehri yak... İnsanların birbirini anlayamadığı çağ sona erecekse bir kibrit de ben çakarım endişeniz olmasın.
"Ne varsa geçmişte var." Bu felsefeyi gütmem. Çağın imkanlarını sonuna kadar kullanırım. Ama faydalı, yapması zevkli şeyleri de sırf eskidi, modası geçti diye bir köşeye atmam. Size de tavsiyem bu. Mesaj da yazın, mail de atın ama bir mektubu, bir posta kartını sevdiklerinize, tanımak istediklerinize çok görmeyin.
Sevgiyle kalın...